Giresun Tanıtım Video
18:18 | Author: OnlineGiresun


Giresun'da Oynanan Halk Oyunları
19:45 | Author: OnlineGiresun

Giresun’da bugün unutulmamış ve hala halkın ve çeşitli oyun gruplarının oynamış olduğu oyunlardan bahsedecek olursak Karşılamalar, Tüfekli çandır karşılaması, Horonlar, kız Sallama horonu, erkek Sallama horonu, erkek Sıksara ( Sıksaray- sık Horon)Horonu, Kolbastı ( Fingil, Metelik) Gürcü sallaması gibi oyunları sayabiliriz.

Karşılamalar :

Giresun yöresinin temel esasını oluşturan oyun karşılamadır. Oyun çok eskiye dayanır. İsmini karşılıklı oynamaktan alır. Buradaki karşılama “Karşılık” kökünden gelen, karşı karşıya oynama diye de nitelendirilen karşılamayı esas alır. Karşılamada ise kız ve erkekler karşı karşıya oynarlar.

Oyun ritmik olarak 9 zamanlıdır. Bu karşılama türünde ayak değişmeden ritim kalıbında değişiklikler olabilir. Örneğin kalıpta bulunan üçlünün yeri her zaman sonda olmayabilir.Örneğin; Miralay müziğinin üçlüsü sondadır .( 2 + 2 + 2 + 3 = 9 ) Bağlamam Perde Perde müziğinin üçlüsü ise ikinci sıradadır. ( 2 + 3 + 2 + 2 = 9 ) bunun sebebini müzik geleneği konusunda anlatmıştık.

Kullanılan müzikler; Miralay, Bağlamam Perde Perde, Altın Yüzük Var Benim, Oy Giresun Kayıkları, Giresun’un Evleri, Al Tavandan Belleri, Çıkma Fındık Dalına, Bulancak Karşılaması, Zurna Karşılaması …

Çoğunlukla bağlama, davul - zurna ve kemence ile oynanır. Eskiden kalma karşılama müziklerinin bazıları bugün çoğunlukla kullanılır. Fakat bazı bölümleri özellikle kullanılmaz. Çünkü icrası oldukça zordur. Ritm ve ölçü kaçırma riski çoktur. Örneğin; Çandır Karşılamasının (tüm repertuar kayıtlarında bu türkü Giresun karşılaması olarak bilinir) oyun bölümündeki çarptırma ve taramalar(tıramola) herkesin yapabileceği bir şey değildir. Onun için halk oyunları grupları bu ezginin sadece türkü bölümünü kullanırlar.

Tüfekli Çandır Karşılaması :

Oyun adını Giresun iline bağlı Çandır köyünden alır. Giresun’da bir gerçeğe inanılır. “Giresun’da en güzel Çandırlılar oynar.”Herkesin bildiğinin aksine bu oyun savaşı anlatmaz. Giresun ve çevresinde yapılan düğünlerde “Konak Gitme” olayı vardır. Bu ziyaretlerde herkes kendi köyünün, kasabasının veya bulunduğu yerin oyununu oynar. İşte Çandırlılar konak gittikleri köylerde ilk olarak bu oyunu oynarlar. Oyun şöyle oynanır;

Tüfeği olan herkes ortaya toplanıp bir daire kurarlar. İçlerinden tecrübeli biri çavuşluk yapar. Oyun özellikle davul ve zurna ile oynanır. Önce müzik başlar. Normal karşılama ritminden daha ağır oynanır. Çavuşun komutuyla yavaş yavaş oynanmaya başlanır. Yine çavuşun “nişan al” komutuyla havaya, daire ortasına yere veya birbirlerinin ayakları dibine nişan alırlar. Çavuşun “ateş” komutuyla herkes ateş eder. Boşalan tüfekleri çavuş doldurmaya başlar. Tekrar aynı şekilde nişan ve ateş komutlarıyla oyun böylece devam eder. İlk zamanlar çakmaklı üstten doldurmalı tüfekler kullanılırdı. Boşalan tüfeklere ezva (barutu ateşlemeye yarayan tıpa) ve barut doldurma işini de çavuş yapardı. Daha sonra ki zamanlarda mavzer, sonra da av tüfekleri kullanıldı. Bu seferde boşalan tüfeklere fişek ve mermi doldurma işini yine çavuş üstlenirdi.

Oyun dokuz zamanlıdır (2 + 2 + 2 + 3 = 9). Normal karşılama ritminden daha ağır (yavaş) ritmle oynanır. Oyunda göze çarpan özellik ise tüfek ile havaya ve yere ateş etme özelliğidir. Kullanılan müzikler; Çandır Tüfekli Karşılaması.

Horonlar :

Giresun il merkezinde horon görüldüğü gibi, ilimizde esas olarak horon Görele ilçesi ve çevresinde sıkça icra edilir. Çoğunlukla kemence ve davul - zurna ile oynanır. Görele'de yaygın olmasının sebebi büyük kemence üstatlarının Göreleli olmalarında ileri gelir. Horonların isimleri de, bu ustaların isimleriyle anılır. Bunun sebebi bu eserleri ilk icra eden kişi olmaları, yani yaratıcısı olmalarıdır. Örneğin Tuzcuoğlu horonu, Piçoğlu Sıksarası gibi. Görele konum itibariyle Trabzon ile Giresun'un tam ortasında yer alır. Coğrafik olarak Giresun'a bağlıdır. Ancak birçok kültürel değer bakımından (türkü, halk oyunları) Trabzon'a daha yakındır. Yayla olarak da Trabzon ile aynı yaylayı, yani Sis Dağı ve Kadırga Yaylasını kullanır. “Bu olayın sebebini birazdan yayla kültürü konusunda anlatacağız”. Trabzon halk oyunları olarak Giresun'dan önce atılım yapmış kullandıkları oyun ve müzikleri halka, yıllar içerisinde icra yoluyla göstermiştir. Halk da bu oyunları Trabzon yöresi diye kabullenmiştir. Hatta Giresunlular dahi bunu kabul etmiştir. Fakat sonra kendi oyunlarını ve müziklerini ortaya çıkarmak istediklerinde "Bu Trabzon yöresi, bunu Giresun yöresi olarak oynayamaz, tanıtamazsınız" şeklinde eleştiriler aldılar. 196O'lı yıllardan önce her iki ilde bu müzikler kullanılırken ve bu oyunlar oynanırken kimse Trabzon Giresun ayrımı yapmazken günümüzde bu ayrım yapılmaktadır. Mecburen yeni müzik ve oyun (Trabzon'da kullanılmayan) arayışına girildi.En büyük kemence ustaları Giresun'dan çıkmasına rağmen horonlarda çoğunlukla Davul - Zurna kullanılmaya başlandı. Şu gerçeği de unutmamak lazımdır. Harşit çayı doğal bir sınır olduğundan, Harşit çayının Doğusu ve Batısı arasında bir takım kültürel farklılıklar vardır. Her ne olursa olsun; Görele, Espiye, Eynesil yöreleri ayrı değerlendirilmelidir.

Kız Sallaması :

Giresun’da karşılama türü oyunların dışında yöre karakterine ve coğrafyasına uygun olan bir başka oyun da horon türüdür. Bu oyun cumhuriyetten sonra ortaya çıkmıştır. Nedeni ise; kızların kendi aralarında yaptıkları eğlencelerde erkekleri taklit ederek oynamaya başlamalarıdır. Figür zenginliği 5 veya 6’yı geçmez. 7 zamanlıdır. Oldukça yumuşak, narin ve cilveli bir şekilde oynanır.

Çoğunlukla kemençeyle oynanır. Bağlama, Def, Ud gibi sazlarda kullanıldığı görülür. Kullanılan müzikler; Çavuşlu Horonu, Püsküllü ……..

Erkek Sallaması :

Giresun tarihi kadar eskidir. En az 3 kişi ile oynanır. Tatlı sert bir anlayış vardır. Yöresel tabiriyle “gevrek” tir. Oyun 5 zamanlıdır. Figür zamanları 10 birim zaman ve bağlantılıdır. Oyun halka şeklinde oynanır. Oynanılan yerin şekline göre bağlı dizi düz, halka, yarım halka şeklinde de oynanır. Figür bakımından zengindir. Horonun olmazsa olmazı olan “alaşağı” figürü sıkça yapılır. Bir nevi sık horona geçmek için, alıştırma ve ısınma oyunu da diyebiliriz.

Genellikle kemençe veya davul zurnayla oynanır. Müzik olarak çoğunlukla Merekte Sarı Saman kullanılır.

Sıksıra :

Bu oyun sallamanın aksine daha sert ve coşkulu oynanır. Sık’ın anlamı çok çabuk demektir. Bir çeşit sık oyun, sık horon çabuk horon demektir. Az zaman içinde çabuk ve fazla figür yapmak gerekmektedir. Sıksara, zamanla sıksaray olmuştur. Burada yörelerin mahalli ağızları büyük rol oynamıştır. Oyun 7 zamanlıdır.
Horon,“Karadeniz bölgesinde özellikle Doğu Karadeniz’in kıyı kesimlerinde toplu olarak ve daha çok bağlı diziyle oynanan disiplinli halk oyunlarının genel adı dır. Horum, Horun, forom vb. şekillerinde de söylenir.

Horon Cenevizlilerden kalmadır. Karadeniz’e özellikle Harşit havzasına gelip buradan da Türk ve Yunan kavimlerine geçmiştir. İstila ve temaslar sonucu oradan Batı Avrupa’ya ve Karadeniz’in doğusuna yayılmıştır.

Genel olarak ülkemizde Doğu Karadeniz bölgesinde Trabzon, Rize Giresun civarında oynanır. Bunun yanı sıra az da olsa Artvin, Ordu, Samsun, Bayburt, Gümüşhane gibi illerde de görülebilir.

Horonda denizin dalga hareketlerini ve kıpırtılarını, balıkların çırpınışını görür gibi oluruz. Horonların oluşmasında Karadeniz bölgesinin çok engebeli doğal yapısının, fırtınalı hırçın bir deniz olan Karadeniz’in sarp bir arazide bazen bir ayağını bile zor basabildiği patika yollarda yürüyen ve sırtında yük taşıyan Karadeniz insanının çevikliği anlatılmaktadır. Horonda yapılan hareketler incelendiğinde, belleme, çapalama, deniz dalgalarının parçalanması, dalgaların kıyıdan geri çekilirken çakıllarda çıkardığı ses, kürek çekme, balıkların ağlara yakalandıkları andaki çırpınışları gibi doğal olayların veya işle ilgili tarımsal hareketlerin canlandırıldığı görülür.

Horom kelimesi ve horla üzerindeki dik olarak kümelendirilmiş birkaç bağdan oluşan mısırlara verilen bir isimdir. Horomların bulunduğu tarla uzaktan görünüş olara kollarını havaya kaldırmış bir şekilde duran insan kalabalığını andırır. Horon oyunlarında genellikle kollar havaya kalkmış bir biçimde oynanır. Bu duruş horomları andırmaktadır. Bundan esinlenerek Horon adını aldığı söylenir.

Horonlar dizi oyunu biçiminde onandıkları zaman dizi biçimleri sıra dizi-lişi, görünüşünde olarak tek sıra erkek, tek sıra kadın, düz dizi, eğri dizi, koşut dizi, bağlı dizi, bağlı tek dizi, bağlı alaca dizi, açık diziş kapalı dizi biçiminde oynanmak-tadır.

Oyun 7 zamanlıdır. Ayak figürleri 10 birim zamanlı ve bağlantılıdır. Çoğunlukla kemençe, davul – zurna ile oynanır. Belli bir müziği yoktur. Mahalli saz sanatçılarının isimlerini de verdikleri kendine özgü özel horon ezgileriyle icra edilir.

Halka oyunu biçimindeki dizilişlerde ise; düz halka, koşut halka, bağlı halka, tek halka, kapalı halka, açık halk, bağımlı halka, tek halka erkek, tek halka kadın, halka, tepeli halka dizilişleri görülmektir.

Kolbastı (Fingil-Metelik):

Fingil (Kolbastı - Metelik) havası çoğunlukla türkülü oyunlardır. Giresun'da bu gün hemen hemen bütün gruplar ya Lazutlar'ı yada Dereboyu Kavaklar'ı kullanırlar. Bunlar çoğunlukla popüler olduğu ve insanların kulağında ezgileri zaten var olduğu için icrası da kolay olduğundan çokça rağbet görür. Oysa Giresun'da daha bir çok fingil havası türküsü vardır. Özellikle Sokakbaşı Meyhane, Oy Bahçenize Ben Giremedim vb. daha bir çok türkü mevcuttur. Bunlar halk oyunlarında da kullanılabilen türkülerdir. Ancak sorulduğunda özellikle Sokakbaşı Meyhane türküsünü halk oyunu olarak çok ağır bulurlar. Bu sebepten kullanmazlar. Fakat eskiyi araştırdığımızda bu oyunun zaten ağır, aheste oynandığı söylenir. Halk oyunları müzikleri bazen metronomları artırılarak çalınır. Ancak bazıları buna müsait değildir. Bu müsait olmayanlardan birisi olan "Sokakbaşı Meyhane" isimli Fingil oyun havasıdır. Sözlü oyun grubuna girer.

“Bu oyuna “Kol Ağası” da denilmektedir. Genelde 2 ve 4 zamanlıdır. Bolu yöresindeki bazı oyunlara benzemektedir. Genelde “Lazutlar” türküsüyle oynanır. 4 zamanlıdır. Bazı Yörelerde; zağma, bildiş oyun havası diye bilinen bu tür oyunlar ve müzikler Giresun yöresinde karşımıza Kolbastı ve Metelik olarak çıkar. Kol deyimi kolcudan gelmektedir. Cumhuriyetten önceki ve de sonraki o dönemlerde; gümrük görevi, polis görevi ve jandarma görevi verilen görevliler vardı. Hatta kişilere ormancı görevi de verilirdi.Karakol ismide buradan gelir. Kara üzerinde ve şehir içinde görev yapan emniyet ve asayiş birimi. Kolcu ise şehir dışında köylerde, kırsal kesimde mermi, silah, tütün, uyuşturucu, alkollü içecekler kaçak ağaç kesme vb. davranışları durdurmakla ( bugünkü köy korucusu) görevli kişilerdi. Bunlar; mert, korkusuz, silahlı ve atlı gezerler. Çünkü görev alanları çok geniştir.

Cumhuriyet öncesinde işret (alkollü içki) yasak olduğundan bu defa yöre delikanlıları da aksine sazlı ve sözlü içki muhabbeti yaptıklarından; işte çoğu zaman kolcularca baskına uğrarlardı.

Muhabbet yapan yöre delikanlıları cesur, yiğit ve atak olmak zorundaydılar. Çünkü, her an baskına uğrayacakları için silahları da vardı. Başka bir eğlence şekli olmadığından yasakla vicdanları arasında bir çeşit savaş verirlerdi. Zamanla baskın yapa yapa ve zamanla basıla basıla kolcu ile yöre delikanlıları birbirlerini görmezlikten gelirler ve arkadaş olurlardı. İşte bu her iki insanın oyunlara karışması hatta oynaması ile oluşan ve oynanan bir oyun olduğundan buna zamanla kol havası, kol oyunu veya kolbastı denilmiştir. Kol havasının bir çeşitlemesi de Fingil ve Meteliktir.

Oyun 2 ve 4 zamanlıdır. Figür genişliği pek yoktur. Bağlama en çok kullanılan enstrümandır. Müzikle ayak figürleri uyumludur.

Kullanılan müzikler; Oy Bahçenize Ben Giremedim, Lazutlar, O Yaylanın Çimenine, Sokakbaşı Meyhane … biz burada Lazutlar müziğinin nota ve ritmik yapısını aşağıda gösterdik.

Karadeniz ismi nerden geliyor?
16:02 | Author: OnlineGiresun
Tarih kitapları araştırıldığı zaman özellikle herodot kitabında sahilde eskiden kumun kara olduğu keşfedilmiştir bu nedenle ismi karadeniz olarak tarih kitaplarını geçmiştir.yapılan arraştırmalrda bunun gerçek olduğu ortaya çıkmış ve petrol olduğu ispatlanmak üzeredir

Suya renk veren içindeki bileşenlerdir. karadeniz içinde diğer denizlere göre daha fazla zehirli gaz ve parçacıklar içerir. Basit tabirle bu bileşenler suyun rengini az da olsa koyulaştırır. Halk dilinde bu yüzden biraz karardığı için suyun rengi karadeniz olarak tanımlanmış.Akdeniz de de durum bunun tam tersinedir. Deniz tabiki renkli olmaz.Bu tamamen suyun çok az koyu veya açık olmasından kaynaklanıyor...
www.fotogiresun.com
15:39 | Author: OnlineGiresun
www.onlinegiresun.tr.gg
15:36 | Author: OnlineGiresun
www.giresunspor.com.tr
15:32 | Author: OnlineGiresun
Giresunspor Masaüstü Resimleri
15:21 | Author: OnlineGiresun
Giresunspor Masaüstü Resimleri

Giresunspor Masaüstü Resimleri

Giresunspor Masaüstü Resimleri

Giresunspor Masaüstü Resimleri

Giresunspor Masaüstü Resimleri

Giresunspor Masaüstü Resimleri
www.giresunpostasi.net
15:15 | Author: OnlineGiresun
www.kuzgunhaber.info
15:09 | Author: OnlineGiresun
Giresun'da Müzik Geleneği
10:56 | Author: OnlineGiresun

Giresun yöresi müzikal zenginliği olan bir ilimizdir. Tarihine bakıldığı zaman bir sayfiye yeri olarak ortaya çıkmaktadır. Osmanlı zamanında sayfiye yerleri daha çok tatil yerleri olarak kullanılırdı. Böyle olunca eğlence ağırlık bir yaşam söz konusu olmaktadır. Tiyatro ve musiki oldukça gelişmiştir. Giresun tarihinde yerli halkına bakıldığında; saraylı etkisi göze çarpar. Böyle bol musiki ve oyunlu bir bölgede, gerek müzik ve gerekse oyunlar konusundan saray musikisi ve halk musikisi birbirlerinden etkilendikleri açık bir şekilde görülmektedir. Özellikle Söz konusu olan bu oluşum belki yüzlerce yıllık bir süreçte oluşmuştur. Bugün bakıldığında tam olarak karşılama normunda çalınıp söylenmektedir. Yörede çok yaygın olan karşılamadır.9/8’lik usulü olan karşılamaların, 3’lüsü(aksağı sondadır.. Çünkü icrası diğer türe göre daha kolaydır. Bu gün kullanılan Miralay türküsü bu türe güzel bir örnektir. Horonlarda ise durum daha kolaydır. 7/8'lik yada 7/16’lık olarak görülür. Genellikle hemen hepsinin 3’lüsü sondadır. Bazı istisnai horonlar vardır. Onlar 5,8,9 ve 10 zamanlı horonlardır. Yine bazı 7/8’lik horonların 3’lüleri yer değiştirip başa veya ikinci sırada da görülebilir. Ama horon denildiği zaman 7 zamanlı ve 3’lüsü sonda olarak bilinir. Geçmişi konusunda bir şey söylemek çok zordur. Ancak çok eski bir oyun türü olduğu söylenebilir. Hatta 18OO'lü yıllarda yaşamış olan Tuzcuoğlu Mehmet Ali'nin çaldığı horon müziğini bu gün Tuzcuoğlu horonu diye hatırlayıp, hala çalabilenler mevcuttur.

Bir diğer oyun türü de fingil (pek çok kaynakta metelik yada kolbastı olarak geçer.) olarak karşımıza çıkar. Bu diğer ikisine göre daha yeni bir türdür. Özellikle askerlik nedeniyle başka memleketlere gidip gelen gençler gittikleri yerlerdeki eğlence ortamlarında gördükleri oyunları ve müzikleri memleketlerine getirmişlerdir. Müzikal yapı olarak 4/4’lük, 2/4’lük ana usul ve kalıpları olarak karşımıza çıkıyor. Daha sonra bu tür çok tutulmuş ve oturak alemlerinin vazgeçilmez türküleriyle oynanmaya başlanmıştır. Özellikle Lazutlar, Sokakbaşı Meyhane gibi türküler Giresun halkı tarafından halen çok sevilen ve söylenen türkülerdir.

Giresun Manzara Resimleri
10:49 | Author: OnlineGiresun























































Giresun'da Oyun Geleneği
10:33 | Author: OnlineGiresun

İlimizde iklim şartlarının ve tabiatın çok sert olmadığı bilinmektedir. Yöresel olarak daha çok denizle beraber yaşamayı öğrenmiş, sırtını dağlara vermiş ve toprağını da işlerken fındığa büyük önem vermiştir. Bu yaşam tarzı geleneklerini ve yöresel davranışlarını etkilemiştir. Yani bu yöre insanları ne fazla sert ne de fazla yumuşak figürlere yer vermiştir. Yani yörenin kendine özgü halk danslarının oluşmasında büyük etkendir.

Danslar genellikle hareket ve çeviklik içermekle beraber kadın ve erkeğin beraber oynadıkları bölümde erkeğin kadına karşı olan saygısından dolayıdır ki, erkek figürleri kız figürleri ile aynı esneklik ve yumuşaklığa kadar düşmektedir. Fakat danslar kazaların bulunduğu yörenin karakteristik özelliğini de içine alarak farklı şekillerde icra edilmektedir. Bu farklılık kostümlerini bile etkilemiştir. Örneğin Alucra ve Şebinkarahisar civarında oynanan oyunlar Karadeniz etkisinin yanında; Orta ve Doğu Anadolu kültürünün esintilerini de üzerinde taşır.

Giresun insanının yaşam tarzı ve biçimi Karadeniz bölgesi içinde, bölgeye has özellik gösterdiği gibi bölgeden uzak karakter de gösterir.

Bölge kıyısında oyunlar; iç içe yaşadığı deniz gibi, hareketli ve coşkundur. Oyun ve türküleri de kendilerine uygundur. Giresun oyunları içinde en önemlisi Giresun Karşılaması ve horonudur. Horonu yine erkekler bölgenin meşhur çalgısı olan kemençe veya davul zurna ile oynarlar. Kadınları ise; Def, Davul, Zurna, Ud ve Bağlam eşliğinde oynarlar. Horonlar; düz horon, sık sara, sallama gibi, karşılamalar ise; Tüfekli Çandır Karşılaması, Bulancak karşılaması, çandır çöplük(karşılama) tür. Müzik ve ritmine göre değişen çeşitleri vardır. Giresun’da Halk Oyunları çeşit olarak üçe ayrılırlar. Bunlar; Horonlar, Karşılamalar ve (yörede Kolbastı, bugün ise çoğunlukla FİNGİL olarak bilinen) Meteliktir.

Giresun yöresinde çok fazla miktarda halk oyunları mevcut oyunların çoğu unutulmuştur. Fakat bazılarının müzikleri hala kullanılmaktadır.

Giresun'da Kutlanan Gelenek ve Görenekler
10:31 | Author: OnlineGiresun

Yöre halkı büyük şehirlere göçe başladığından beri eski gelenekleri az da olsa terk etme yolunu tutmuştur. Ancak büyük çoğunluk eski, göreneklerine bağlıdır. Bu gelenek ve görenekler çoğunlukla eski söylentilere dayanır.

Bir Mart : Her yıl Mart ayının 14' ünde (Kocakarı ayına göre Mart ayının birinde) yılbaşı tutulur. O sabah erkenden kalkılır, deniz veya akarsudan su alarak eve gelinir ve sağ ayak ile eşikten geçilerek eve girilir. Su evin dört bir tarafına serpilir. Eğer hayvanlar varsa onların üzerine de serpilir. O gün kimse evine uğursuz gelir diye misafir kabul etmez, ancak ayağı denenmiş birisi varsa o eve çağrılır. Gelen kişi sağ ayağını içeriye atar yeni yılınız hayırlı olsun martınızı bozuyorum der o gece evde ısırgan veya paça ile eski ocaklıkta üzerine taflan yaprağı onun üstüne de kül konularak taş üstünde büyük mısır ekmeği pişirilir içine yeşil boncuk atılır. Bunları yerken boncuk kimin ağzına gelirse o yıl bu şahıs ekine başlar, aile içerisinde bol rızıklı kabul edilir. Yine Mart'ın 14 ünde gün tutulur. Mart'ın 14'ü, Mart 15'i , Nisan 16'sı, Mayıs v.b. aylar olarak adlandırılır. O günlerdeki havanın durumuna göre o ayların nasıl geçeceği hakkında fikir yürütülerek, o yıl hava durumu hakkında bilgi sahibi olunur..

Hıdırellez : 6 Mayıs'ta hıdrellez tutulur. Bu gün Hızır ve İlyas Aleyhissamların bir araya geldiğine ve artık kış ayının bitip güzel günlerin geleceğine inanılır. Yine akşamdan 3-5 genç kızlar niyet tutarak bir gül ağacının dibine yüzüklerini gömerler. Sabahleyin mani okuyarak onları çıkarırlar. Söylenen maninin manasına göre talihlerini denerler.

Mayıs Yedisi (Aksu Şenlikleri): Her yıl Mayıs ayının 7'sinde (Miladi 20 Mayıs) kutlanır. 1977 yılına kadar "MAYIS YEDİSİ" adıyla sürdürülen törenler bu tarihten sonra "AKSU ŞENLİKLERİ" adını almıştır. Daha sonra 1992 yılı başında alınan yeni bir kararla daha geniş kitlelerle sosyal ve kültürel ilişkilerin sağlanması ve sürdürülmesi amaçlanarak adının "ULUSLARARASI KARADENİZ AKSU FESTİVALİ" olması kabul edilmiştir. Her yıl 20 Mayıs günü Giresun'un doğusunda bulunan Aksu Deresinin deniz ile birleştiği yerde insanlar toplanırlar. Özellikle hastalar, dertliler, çocuğu olmayanlar, dilekleri olanlar Aksu Deresinin kıyısına giderler bir dilek dileyip yedi çift bir tek taşı suya atarlar. Aksu mahallinde yapılan bu törenler üç ana bölümden oluşur.

1-Sıcaktan Geşme Geleneği: Soyun sürdürülmesi kültürüne dayanır. Çocuğu olmayanlar dilekte bulunarak üç kez sacayaktan geçerler. Üç kutsal sayılan bir rakamdır. Sacayak ana rahminin simgesidir.

2-Dere Taşlama Geleneği: İlkbahar , doğanın hayat bulduğu mevsimdir. Doğanın getirdiği yaşama zevkiyle insanlar da bütün kötülüklerden arınmak gereğini duyarlar. Aksu Deresinin denize döküldüğü yerde toplanan insanlar "Derdim Belam Denize" diyerek yedi çift bir tek taş atarlar. Yedi kutsallığı olan bir rakamdır. Tek taş, dileğin yerini bulması için atılan sonuncu taştır.

3-Adanın Etrafını Gezma Geleneği: Soyun sürdürülmesi inancıyla yapılan sacayaktan geçme geleneği Ada'nın etrafının dolaşılmasıyla tamamlanır. Ada turu Hamza Taşı'nın önünde başlar. Yine Hamza Taşı'nın önünde son bulur. Törenin amacı; soyun sürdürülmesi, belaların denize atılması, döllenmenin bu mevsimde başlaması ve toprağın bereketlenmesi.

Giresun’da Yaşam Ve Kültür
10:25 | Author: OnlineGiresun

Çeşitli medeniyetlere ait tarihi zenginlik ve kültür unsurları ile dolu olan Giresun ili; tarihi açıdan olduğu kadar, kültür bakımından da ilgi çekicidir.

Amazonlardan Bizans'a; Kafkaslardan Anadolu'ya, Selçuklulardan Osmanlıya kadar Dünya tarihine egemenliğini hissettirmiş olan medeniyetlerin Selçuklulardan Osmanlıya, izlerini görmek her yerde mümkün değildir. Gerek Selçuklu ve Osmanlı dönemıinde, gerekse Cumhuriyet döneminde Giresun, Türk Kültür hayatına önemli katkılarda bulunmuştur. Ancak, ilin coğrafyasını dağlık ve oldukça dik meyilli olması ulaşımı güçleştirmiş, ulaşım yetersizliği kültürel değerlerin ülkenin diğer bölgelerinde yeterince duyulmasını engellemiştir. Yine aynı cografi sebepler, yerleşimi "dağınık ev" sistemine zorlamıştır. Tarımla uğraşan toplum, elverişli bulduğu araziyi tarlaya çevirmiş, evini komşusuna göre değil Tarlasına göre yerleştirmiştir. Bu durum, insanların birbirleriyle sıkı bir ilişki kurmalarını engellemiştir. Sonuçta; ilceler hatta birbirine yakın köylerde yaşayan insanların şiveleri oldukça büyük farklılıklar göstermiştir. Şehirde yaşayan insanlar, köyleriyle devamlı ilişki içinde bulunduğundan, köylerde yaşatılan geleneklerin çoğu şehirlere taşınmıştır. Yöre halkı tarafından yaşatılan örf, adet ve geleneklerin çoğu oldukça eski tarihlere dayanır.

Giresun Yemekleri
18:18 | Author: OnlineGiresun
Acılı fındık ezmesi

Hazırlama Süresi 10 dk
6 kişilik
Gerekli Malzemeler
2 su bardağı ince çekilmiş fındık, Yarım bayat ekmek içi, 3 diş sarımsak, Yarım su bardağı fındık yağı, 250 gr beyaz peynir, 1.5 çay kaşığı nane, 1.5 çay kaşığı köfte baharı, 2 çorba kaşığı domates salçası, 1 çorba kaşığı pulbiber, 1 çay kaşığı kimyon, Tuz
Hazırlanışı
* Sarımsakları soyup ezin. Beyaz peyniri ufalayın. Ekmek içini ıslatıp sıkın ve ufalayın.
* Çekilmiş fındık, sarımsak, ekmek içi, peynir, salça, köfte baharı, nane, tuz, pulbiber ve kimyonu bir kapta iyice karıştırıp yoğurun. Fındık yağını azar azar ekleyip tekrar yoğurun. Ezmeyi servis tabağına alın. Üzerini çatalla şekillendirip servis yapın.



Fındıklı yufka tatlısı

Hazırlama Süresi 10 dk
Pişirme Süresi 20 dk
4 kişilik
Gerekli Malzemeler
2 yufka, 1 su bardağı kavrulmuş fındık içi, 50 gr tereyağı veya margarin, 1 su bardağı süt
Şerbet için
1 su bardağı su, 1 su bardağı tozşeker, Limon suyu
Hazırlanışı

* Fındıkları robota alıp çekin veya havanda ezin. Yayvan bir tavayı yağlayın. Bir yufkayı parçalara bölüp sütle ıslatın ve tavaya yerleştirin. Üzerine çekilmiş fındığın yarısını serpin. Kalan yufkayı da parçalar halinde sütle ıslatıp üzerine yerleştirin. Kalan sütü üzerine gezdirin.


Hamsi diblesi

Hazırlama Süresi 30 dk
Pişirme Süresi 25 dk
6 kişilik
Gerekli Malzemeler
Yarım kg hamsi, Yarım demet kara lahana, 1 su bardağı pirinç, Yarım demet maydanoz, 2 çorba kaşığı tereyağı veya margarin, 1 kahve fincanı sıvıyağ, 2 soğan, 1 kahve fincanı su, Tuz, karabiber, nane
Hazırlanışı
* Hamsileri temizleyip kılçıklarını çıkarın. Yıkayıp süzgece alın. Lahanayı yıkayıp süzün ve çok ince şeritler halinde doğrayın. Pirinci yıkayıp süzgece alın. Soğanları soyup küp küp doğrayın.
* Lahananın bir kısmını tencerenin dibine döşeyin. Pirinç, soğan ve hamsileri ekleyin. Üzerine kalan lahanayı yayın. Su ve sıvıyağ ekleyip kapağı kapalı olarak yüksek ateşte 10-12 dakika pişirin. Tuz serpip karıştırın ve ocağı kısın. Tereyağını kızdırıp üzerine gezdirin ve kısık ateşte 10 dakika demlendirin.
* Maydanozu yıkayıp kıyın. Tuz, karabiber, nane ve maydanozu tencereye ekleyip karıştırın. Servis tabağına alıp sıcak olarak servis yapın.



Mısır çorbası

Hazırlama Süresi 10 dk
Pişirme Süresi 40 dk
6 kişilik
Gerekli Malzemeler
1 su bardağı mısır bulguru, 1 su bardağı kurufasulye, 2 soğan, 2 çorba kaşığı tereyağı, Tuz, nane, kekik
Hazırlanışı
* Kurufasulye ve mısır bulgurunu akşamdan ayrı ayrı kaplarda ıslatın. Ertesi gün süzüp bir tencereye alın ve üzerini 2-3 parmak geçecek kadar su ekleyin. Çorba kıvamında pişinceye kadar kaynatıp tencereyi ocaktan alın. Tuz serpip karıştırın.
* Soğanları soyup kıyın. Tereyağını bir tavada eritin. Soğan ve naneyi ekleyip kavurun.
* Çorbayı servis kâselerine paylaştırın. Üzerine tereyağlı sosu gezdirin. Kekik serpip sıcak olarak servis yapın.



Mısır unu helvası

Hazırlama Süresi 10 dk
Pişirme Süresi 20 dk
8 kişilik
Gerekli Malzemeler
2 su bardağı fırınlanmış mısır unu, 125 gr tereyağı, 1 su bardağı çekilmiş fındık
Şerbet için
2 su bardağı tozşeker, 2 su bardağı su
Hazırlanışı
* Şerbet için; şeker ve suyu kaynatıp soğumaya bırakın.
* Mısır ununu tavaya alıp orta ateşte tahta kaşıkla sürekli karıştırarak birkaç dakika kavurun. Tereyağını eritip mısır ununa ekleyin ve sürekli karıştırarak 10 dakika kavurun. 2 kaşık fındığı üzerine kullanmak için ayırıp kalanını helvaya ekleyip karıştırın. Soğuk şerbeti azar azar ekleyip tahta kaşıkla karıştırarak yedirin.
* Helvayı yuvarlak bir kalıba alın. Servis tabağına ters çevirerek çıkarın. Üzerine çekilmiş fındık serpin. Çevresini fındıklarla süsleyip ılık olarak servis yapın.



Yumurtalı fasulye kızartması

Hazırlama Süresi
10 dk
Pişirme Süresi 10 dk
2 kişilik
Gerekli Malzemeler
Yarım kilo taze fasulye, 2 yumurta, Yarım kahve fincanı mısır unu, 1 kahve fincanı sıvıyağ, Tuz
Hazırlanışı
* Fasulyeleri temizleyip 2'ye, 3'e kesin ve yıkayın. Tencereye alıp kaynar suda yumuşayıncaya kadar haşlayın, süzün. Ilınınca derin bir kaba alın. Tuz ve mısır unu ekleyip harmanlayın.
* Yumurtaları bir kapta çırpın. Tavada sıvıyağı kızdırın. Fasulyeleri ekleyip üzerine yumurtayı dökün. Alt üst kızartıp servis tabağına alın. Sıcak olarak servis yapın.



Karalahana (Pancar) Çorbası

Bir gece önceden ısladığımız fasulyeleri pişiririz. Yeni derilmiş taze lahanayı ince ince doğradıktan sonra güzelce yıkanır. Bu sırada tencereye koyduğumuz suyu ve fasulyeyi kaynamaya bırakırız. Su kaynadıktan sonra lahanayı ilave ederek biraz mıªsır unu serperiz. Yemek kaynayana kadar tencerenin kapağı açılmaz. Bunun nedeni çorbanın halk deyimiyle hayaslamaması içindir.
Giresun Telefon Rehberi
18:09 | Author: OnlineGiresun
Kurum Adı

Kurum Telefon Numarası

Valilik

0 ( 454 ) 216 16 00

Emniyet İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 216 40 90

Kültür İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 216 35 60

Turizm İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 212 81 90

Deftardarlık

0 ( 454 ) 216 10 61

SSK İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 215 23 53

Devlet Hastanesi

0 ( 454 ) 216 10 30

Doğum Hastanesi

0 ( 454 ) 216 11 08

SSK Hastanesi

0 ( 454 ) 215 00 96

Kan Merkezi

0 ( 454 ) 216 11 68

Belediye Başkanlığı

0 ( 454 ) 216 55 45

Milli Eğitim İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 216 30 81

Sağlık İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 216 13 22

Sanayi ve Ticaret İl Md.

0 ( 454 ) 216 30 99

Bağ-Kur İl Müdürlüğü

0 ( 454 ) 216 30 09



Belediye : (+90-454) 216 10 50
Hastane : (+90-454) 216 10 30
Polis : (+90-454) 216 40 90
Jandarma : (+90-454) 216 06 55

İl Kültür Müdürlüğü
Tel: (+90-454) 216 35 60
Faks: (+90-454) 212 17 61

İl Turizm Müdürlüğü: (+90-454) 212 31 90

Liman: (+90-454) 216 11 06

Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğü
Sami Oytun Kültür Sitesi
Fevzipaşa Cad. Hacıhüseyin Mah. GİRESUN

Giresun Müzesi
Adres: Sokakbaşı/Giresun
Tel: (+90-454) 212 13 22
Fax: (+90-454) 212 17 81

TR'nin web dizini
17:11 | Author: OnlineGiresun
Giresun.gov.tr
22:52 | Author: OnlineGiresun
Giresun.gov.tr | T.C. Giresun Valiliği Resmi Web Sitesi

Giresun Valiliği Resmi Web Sitesi. Resmi sayfada; ilin coğrafi, ekonomik, sosyal, kültürel ve idari yapısı hakkında bilgiler, duyurular ve linkler bulunuyor.

Giresun Spor
22:42 | Author: OnlineGiresun

Giresun Spor Tarihçesi

Giresunspor ilk kez 1925 yılında Sarı – Lacivert renkler altında, öğretmen Fevzi ve Faruk beyler tarafından kurulmuştur. Amatör olarak futbol, atletizm ve su sporlarında faaliyet göstermiştir.
Giresunspor Kulübü 1925’den beri sürdürdüğü faaliyetine 3530 sayılı Beden Terbiyesi yasasının yürürlüğe girmesiyle 28 Mart 1941 yılında kapanmıştır.
Kulübümüz kapanmasının ardından 26 yıl geçtikten sonra 31 Mart 1967 yılında 3- 514 Sayılı Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü tescil onayı ve oluru ile profesyonel olarak yeniden kurulmuştur.
Giresunspor Kulübü Derneği; Zamanın Spor Bakanı ile Futbol Federasyonu Başkanının,Giresun’da kurulacak bir profesyonel Futbol kulübünün Türkiye 2. Ligine alınacağını 9.nisan.1967 günü açıklaması üzerine o günkü amatör spor kulüplerinden Yeşiltepe Spor kulübünün adı ve renklerinin değiştirilip yeni bir tüzük değişikliği ile İlimizin gururu Giresunspor’un Türkiye ikinci Milli Ligine alındığı müjdesi 9 Nisan 1967 tarihinde Ordu ilinden konvoylarla Giresun’a getirilen Devlet Bakanı Kamil OCAK ve Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref APAK tarafından, Belediye Meydanında büyük tezahürat ve bayram havası içinde açıklanmıştır.
Bugün dünyada bir eşi daha bulunmayan Fındığımızla birlikte reklam kaynağımız olan Giresunspor’un kuruluş ve lige alınmasında Yeşiltepe, Akınspor ve Beşiktaş kulüplerinin Başkanlarıyla zamanın Valisi Celalettin Tüfekçi Belediye Başkanı, General Dr. Ali Rıza ERKAN ile Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Kemal MÜFTÜOĞLU’nun çok büyük girişim ve çabaları olmuştur.
Profesyonel Ligde Kurucu Başkanlığını Yaşar TURHAN yapmıştır. Daha sonra yapılan Kongrede Hasan GÜREL Başkan seçilmiştir. GİRESUNSPOR’ un ilk resmi maçı 20 Ağustos 1967 tarihinde İstanbul’dan lige katılan Beylerbeyi spor takımı ile Giresun’da oynanan ve 0 – 0 biten maç olmuştur.
Giresunspor ilk resmi maçına şu kadro ile çıkmıştır; Mehmet, Hüseyin, Sadettin, İsmet, Erol Fevki, Servet, Küçük Şükrü, Ünal, Büyük Şükrü, Muhlis Giresunspor, 1971 – 1972 sezonunda Türkiye I. Ligine çıktı. Altı yıl 1. ligde mücadele verdikten sonra 1976 – 1977 yılında II. Lige, 1977 – 1978 yılında III. Lige düştü. 1978 – 1979 yılında II. Lige çıkan Takımımız, 1985 – 1986 sezonunda tekrar III. Lige düştü. 1987 – 1988 sezonunda şampiyon olarak tekrar II. Lige çıkmıştır. Daha sonra tekrar, 1999-2000 sezonunda 3.lige düşen GİRESUNSPOR; 2004-2005 sezonunda şampiyon olarak 2. Lig B Kategorisine yükselmiştir.
Kulübümüze bu güne kadar Kurucu Başkan olarak; Yaşar Turhan, daha sonra; Hasan GÜREL, Yılmaz SÜTLAÇ, Ahmet Kaya TİRALİ, Mehmet Ali GÜNEY, Orhan YILMAZ, Ali KÜÇÜKAYDIN, İbrahim TÜRK, Bekir AYGÜN, Mehmet LARÇIN, Yavuz Selim BAŞAR, Naim AYGÜN, Mehmet BULUT, Muzaffer DENİZ, Osman ÇIRAK, Gürcan EJDEROĞLU Başkanlık yapmıştır. Halen M. Fatih KİTAPÇI Kulübün Başkanıdır.









































Giresun ve Fındık
22:37 | Author: OnlineGiresun
Fındık meyvesi çok eski devirlerde insanlar tarafından yenilmiş ve besin değeri takdir edilmiştir. Zaman zaman hükümdar sofralarına giren fındık meyveleri sonraları Akdeniz bölgesinde ticaretin artması ve genişlemesi ile bir servet ve bereket timsali halini almıştır.

Fındık dünya çapında yetiştirilme alanı bulmuş, rağbet görmüş bir üründür.

Tarımla uğraşan birçok küçük işletmeli ailelerin geçim kaynağı olmuştur. Daha sonraları yetiştirilme alanları genişletilerek ithalatta ve ihracatta yerini almıştır.

Fındık insan hayatına öyle bir yerleşmiştir ki geçmişten bugüne kadar edebiyatta, folklor de, sözlüklerde, seyahatnamelerde ve hatta tıp ta adından bahsettirmiştir. Böylelikle fındık insanlığın vazgeçilmez ürünlerinden biri olmuştur.

Çeşitli kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan bu tezde, fındığın tarih boyunca gelişimini, türlerini ve dünyada ki üretim alanları hakkında geniş bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Fındığın geçmişini zenginlikleri ortay koymak amaçlanmıştır.



GİRİŞ




Ülkemizde ekonomik, sosyal ve doğal kaynakların korunması yönünden önemli bir yere sahip olan fındık bitkisi; çiçekli bitkiler (spermatophyta=phanerogamae), kapalı tohumlular(Angiospermae) alt şubesi, iki çenekliler (Dicotyledonae) sınıfı, serbest taç yapraklılar (Choripetalae) alt sınıfı, mantolular grubunda, kayıngiller (Fagales) takımı, huşgiller (Betulaceae) Familyası fındıkgiller (Corylus) cinsi içinde yer almaktadır.

Fındığın Kuzey Yarım kürenin ılıman iklim kuşağını, Japoya’dan, Çin, Mançurya, Kafkasya, Türkiye, Avrupa ve Kuzey Amerika’ya kadar yabani formlar biçiminde kapladığı bilinmektedir. Kültür formlarını oluşturan en önemli türler ise Artvin’den Kırklareli’ne kadar uzanan Kuzey Anadolu Dağları ve Kuzey Geçit bölgelerinde yoğun olarak bulunmaktadır. Fındığın kültüre alınma tarihi 2500 yıl öncelerine kadar dayanmaktadır. Enophen İsa’dan önce 400 yıllarında Kuzey Anadolu’da Pontus Euxinus’da (Kerasus) (Giresun) Pontus Yemişi adını verdiği ufak bir meyveden bahsetmektedir. Bu kadar eski kültür izine rastlanması sonucu fındığın anavatanının yurdumuzun Karadeniz Bölgesi olduğu ve kültür fındığının dünyaya buradan yayıldığı kabul edilmektedir. Bu meyvenin 600 yıldan beri ticareti yapılmaktadır. Ülkemizde yetiştiriciliği yapılan 16 çeşit fındık mevcuttur. Buna ilave olarak Giresun’ da bulunan Fındık Araştırma Enstitüsünde 30 yıldan beri süregelen seleksiyon ve melezleme çalışmaları sonucunda ticari üretimi yapılabilecek 7 çeşit adayı daha geliştirmiştir.

Kültür fındığı, Kuzey Anadolu’dan, önce Yunanistan’a oradan da İtalya’ya götürülmüş, bu ülkede Avella şehri civarında yaygın olarak yetiştirilmeye başlanmış ve önemli türü olan Corylus Avellana L. adını bu yöreden almıştır. Sicilya ve İspanya'ya Araplar eli ile ulaşmış, Fransa’da çok yaygın zamanlara kadar önemli bir kültür bitkisi olarak ele alınmıştır. İngiltere ve Almanya’da çoğunluğunu Corylus Maxima Mill.’in oluşturduğu ve doğal flordan seçilmiş tipler büyük ilgi uyandırmıştır. ABD’de ise, fındık yetiştiriciliği son 70 yıl içinde gelişme göstermiş, güçlü araştırma ve geliştirme programları ile desteklenerek önemli bir sıçrama yapmıştır.




TARİH BOYUNCA FINDIK

1 – DÜNYA DİLLERİNDE FINDIK


Fındık kelimesi Türkçe olmamakla beraber Bundukdar gibi istilah şekilleri eski dilimize yerleşmiştir.

Fındık kelimesine dair, dünya sözlüklerinden elde edilebilen lengüistik bilgi sıra ile aşağı alınmıştır.

Fındık kelimesi ( Pontus Cevizi ) manasına gelen Yunanca Pontikon Karyon’dur. Rumcası : Leptokarion ( ince ceviz ) halk dilinde fındıktır. Ermenice : Kalin, Arnavutça Lajthi olarak kullanılır.

Botanikte Corlyus Avellane Pontika olan fındık kelimesini İranlılar bizden funduk, Araplarda Bunduk şeklinde almış olup Arapçada Elculuz olarakta kullanılır. Çince de Chen-tse yahut Chen-li, ilmi adı ( Corlyus heterophylla, Fısch ) dır.

Türkiye haricinde kalmış Türklerde fındık karşılığı olarak taklidi ses esasına dayanan çit kökünden gelme kelimelerle ifade olunur.


Kazan – Çitlevük

Kırım – Çetleük

Kumuk – Çertlevük

Türkiye Türkçe’sinde de Çitlembik şeklinde de kullanılır.


1 - 1 Fındığın Başlıca Avrupa Dillerindeki Karşılıkları :


Hint – Avrupa ana dilindeki itibari kökleri : Qos(e)lo (fındık yemişi; Lazd ( fındık fidanı )

Germenlerde; eski Nordca : Hasl

İsveç, Norveçce : Hassel

Eski Yüksek Almanca : Hasal

Almanca : Hassel, Hasselnuss

Anglosaksonca : Haesel
İngilizce : Hazel, Hazelnut

Felemenkçe : Hazelaar

Amerikanca : Filberts


Latinlerde :


Latince : Corulus, Corylus

Eski Fransızca da : Avelaine

Fransızca (küçük ceviz ) : Noisette

İtalyanca ( ,, ,, ) : Nucciola

İspanyolca : Avellana

Portekizce : Avella

Romence : Aluna


Güney Batı Avrupa’nın fındık yetiştirdiği yer İtalyanın Campanla bölgesinde bulunan Abella şehri idi, bundan ötürü bu yemişe de Abella Cevizi manasına olarak ( nux abellana ) denilirdi, sonraları bu Avellana olmuştur.





İslavlarda :


Müşterek kök orman manasına gelen les ile ifade olunur.

Rusça ( orman cevizi ) : Liesnoy oreh

Polonezce : Leszczyna

Çekçe : Liska

Sırp – Hırvatça : Leska

Bulgarca : Leşnik

Baltıklarda :


Eski Prusça : Laxde

Litvanca : Lazd’a

Letçe : Lagzds

Fince : Pahkina

Macarca : Mogyoro


1 – 2 Ferhengi pehlevi’de fındık :


İstimal edilmekte bulunan fındık kelimesinin pehlevi dilinde ki ( funduk ) yahut ( punduk ) ve Avestai ( benduk ) ve Sanskrit ( Beddük ) kelimesinin muarrabı olup, başı kapalı nesne manasını ifade eder.

GİRESUN VE FINDIK


Bir çok Tarihi Belgelerde ilk Kültür Fındığının Yetiştirildiği yer olarak ifade edilen Giresun’da fındık hayatın her aşamasında kendini göstermektedir.

İlimizin yaklaşık 100.000 hektar alanında yapılan fındık tarımı insanımızın işi, aşı, düğünü kısacası her şeyi olmuştur fındık. Fındık hasat zamanı insanımızın bir zaman belirtisi olmuştur. Şöyle ki, Düğün ne zaman fındıktan sonra veya fındıktan önce gibi zamanlarla ifade edilmektedir. İlimiz insanının Türkülerine konu olan fındık ilimizde genelde Ağustos ayının ilk yarısında olgunlaşıp hasata başlanılır.

Yeşilin mavi ile kucaklaştığı doğa harikası ilimizde hasat zamanı fındık bahçelerini görmek gerekir. Uzaktaki yakındaki herkes genç-ihtiyar, kız-erkek üreticilerin o meyilli yamaçlarda bir makine düzeni ile dallara uzanarak çotanak toplamaları, kıvrak Giresun-fındık türkülerini insanı şaşırtan bir hızla söylemeleri bir arada yenen coşkulu imece yemekleri, sık sık yağmur ve güneşin oluşturduğu gökkuşağının oluşturduğu doyumsuz güzelliği, özetle doğayla bütünleşen bir hareket, ses ve renk armonisi, dinsel kitaplarda ve mitolojilerde yer alan bir dizi öyküyü anımsatır. Bu sanki insanın topraktan fışkıran bereketi karşılamasının törene dönüşen öyküsüdür.

Yaşamın yeşil yeşil her yerden fışkırdığı bu doğa cennetinin seven insanları, size içtenlikle “hoşgeldiniz” diyeceklerdir......


GİRESUN TOMBUL FINDIĞI


Üretim Yerleri: Giresun ili; Piraziz, Bulancak, Merkez, Dereli, Keşap, Yağlıdere, Espiye, Güce, Tirebolu, Doğankent, Görele, Çanakçı, Eynesil ilçelerinde, Trabzon ili; Beşikdüzü, Vakfıkebir,


Üretim Tekniği : bir ılıman iklim meyve türüdür. 550 m. rakıma kadar olan, yıllık optimal sıcaklığın 13-16 ºC, en düşük sıcaklığın –5 ºC ve en yüksek sıcaklığın ise 35 ºC civarında olduğu yörelerde yetiştiriciliği yapılmaktadır. periyodizite eğilimi yüksek, toplam en az sıcaklık ihtiyacı 2284 ºC, toplam en çok sıcaklık ihtiyacı 2572 ºC olup, ortalama gün ısısı ise 20ºC’dir.

Yıllık yağış toplamının 700 mm. nin üstünde ve bu yağışın aylara dağılımının dengeli olması gerekmektedir. Haziran ve Temmuz aylarındaki oransal nemin %60 ın altına düşmediği, Taban suyu yüksek olmayan, besin maddelerince zengin, tınlı-humuslu ve pH’ ı 5-7 arasındaki topraklarda yetişir.

Bitki yapısı; 2-3 m. boylarında, orta derecede taçlanan, 5-10 cm. çapındaki 5-6 adet dalın bir araya getirilmesiyle oluşturulan ocak adı ile tabir edilen ağaççık formundaki bitkilerdir.


Döllenme : Tek evcikli bir bitki olup, erkek ve dişi çiçekleri aynı bitki üzerinde, ancak değişik yerlerde oluşmaktadır. Kasım- Mart ayları arasında açmaya başlayan karanfil adı verilen dişi çiçekler, yine aynı dönemlerde olgunlaşıp polen yaymaya başlayan püs adı verilen erkek çiçekler tarafından tozlanır. 3-5 ay sonra döllenme tamamlanır. Giresun tombul fındığının öncelikli tozlayıcı çeşidi olarak Palaz, mincane, foşa ve kalınkara çeşitlerinden bir veya ikisi meyve tutumunun yüksek olması bakımından bahçe içerisinde % 8-12 oranında bahçenin hakim ve rüzgar alan yerlerinde bulunması gerekir. Kalite düzeyinin sürekli olarak korunması için tek çeşit tozlayıcı ile döllenmenin sağlanması uygun olacaktır.



GENEL ÖZELLİKLERİ :


- Hasat Zamanı : Erken orta (10-15 Ağustos)

- Dişi Çiçek Açma Zamanı (% 50) : Orta geç (10-20 Ocak)

- Erkek Çiçek Açma Zamanı (% 50): Erken (10-20 Kasım)

Meyve Şekli Kabuklu

- Şekil Değeri ve biçimi :1,11 yuvarlak

- İriliği (gr):1,46

- Kabuk Kalınlığı : 1,01 mm.

- Randıman : 52,40

-1 kg’daki kabuklu dane sayısı: 670-730 adet/kg

-Kabuklu Meyve İriliği(mm): 16,3(17,2-16,5-15,4) (uzunluk-Genişlik-Kalınlık)

çotanakta (Meyve Salkımı)

- Meyve Sayısı: 3,45

- Kabuk Rengi : Kahverengi

- Kabuk Özelliği: Parlak renkli, loblu, ucu hafif tüylü

- Zuruf Özelliği: Uzun, uca doğru geniş ve açık yırtmaçlı (Meyve Boyunun 2-2,5 katı)

Meyve Şekli İç:

- Aroma : kendine özgü tat ve lezzette, çok lezzetli, natural iç veya kavrulup yendiğinde damakta bıraktığı kendine özgü aroması, tadı diğer çeşitlerde olmayan farklı bir özelliktir.

- Şekil değeri ve biçimi: 1,07 yuvarlak

- İriliği (gr): 0,96

- İç meyve iriliği(mm): 13,1(13,8-13,1-12,6)(uzunluk-genişlik-kalınlık)

- Boyutları: 6 mm ve üzeri

- İç meyve zarının(Testa) Sakallılığı : Sakalsız

- Tohum Zarı (Testa) Rengi : Açık, parlak

-Yağ oranı: % 63,82

-Protein oranı: % 16,92

- Tohum zarının Soyulabilirliği (Beyazlatma) Oranı: % 96,6
Fındık
22:33 | Author: OnlineGiresun


Tarihi belgelerde günümüzden 2300 yıl önce Türkiye'nin kuzeyinde Karadeniz kıyılarında fındık üretildiği belirtilmekte ve fındığın son 6 yüzyıldan beri Türkiye'den diğer ülkelere ihraç edildiği bilinmektedir. Dünya'nın fındık üretimi için gerekli uygun hava koşullarına sahip bir kaç ülkesinden biri olan Türkiye, toplam Dünya üretiminin % 75'ini, ihracatının ise % 70-75'ini gerçekleştirmektedir.

Türkiye'nin Karadeniz sahillerinde yoğun bir şekilde yeralan fındık bahçeleri, sahilden içeriye doğru en fazla 30 km'yi geçmeyen alanda bulunmaktadır. Batı Karadeniz'de Zonguldak'tan (istanbul'un doğusu) başlayarak doğuya doğru tüm Karadeniz boyunca deniz ve dağlar arasında yeşil bir kuşak gibi hemen hemen Gürcistan sınırına kadar uzanır.
Türkiye'de 550-600 bin hektar alan üzerinde üretimi yapılan fındık ile dolaylı ve dolaysız olarak 4.000.000 insan ilgilenmekte olup, bu durum fındığın sosyo-ekonomik önemini artırmaktadır. Türkiye'nin Dünya'daki diğer fındık üreten ülkeler arasında, üstün kalitesi nedeniyle seçkin bir yeri olup, üretim ve ihracatta liderliğini sürdürmeye devam etmektedir.

ÜRETİM ALANLARI

Yeryüzünde, 36-41 kuzey enlemlerinde ve kendine özgü iklim koşullarında yetişen fındık ağacı, kıyılardan en çok 30km içerde ve yüksekliği 750-1000 metreyi geçmeyen yerlerde ürün verir.

Türkiye'de fındık yetiştiren bölgeler iki alt bölgeye ayrılabilir:

a) 1. Standart Bölge (Karadeniz Bölgesi'nin doğu bölümü): Ordu, Giresun, Rize, Trabzon ve Artvin illeri.

b) 2. Standart Bölge ( Karadeniz Bölgesi'nin orta ve batı bölümü) : Samsun, Sinop, Kastamonu, Bolu, Düzce, Sakarya, Zonguldak ve Kocaeli illeri.

HASAT

Türk fındıkları genellikle Ağustos başı ile Ağustos sonu arasında, bahçenin bulunduğu yerin yüksekliğine göre olgunlaşır. Zamanında hasat fındık dallarının silkelenmesiyle yere düşen zuruflu fındıkların yerden toplanmasıyla yapılmaktadır.Diğer bir hasat şekli ise dallardan tek tek toplanarak yapılandır.
Bahçelerden toplanan fındıklar arazinin durumuna göre aynı gün veya birkaç gün sonra harmana getirilir ve harmanda 10-15 cm kalınlığında serilerek zurufları kahverengi oluncaya kadar güneşte soldurularak ön kurutma yapılır. Soldurma işleminden sonra fındıklar patozla zuruflardan ayrılarak tenteler üzerinde ince tabakalar halinde güneşte kurumaya bırakılır.
Ön kurutma dahil havanın durumuna göre toplam kurutma süresi 15-20 günü bulur. Tabii şekilde ve güneş altında kurutma Türk fındığının lezzetli olmasında önemli bir etkendir.

KULLANIM ALANLARI

Türkiye ve Dünyada çerez olarak da tüketilen fındığın % 90'a yakın kısmı kavrulmuş, beyazlatılmış, kıyılmış, dilinmiş,un ve püre halinde çikolata, bisküvi, şekerleme sanayiinde, tatlı, pasta ve dondurma yapımı ile yemek ve salatalarda yardımcı madde olarak kullanılmaktadır.

Yaklaşık beşbin yıldır bilinen fındık, meyvesinden odununa kadar birçok yerde insanlığa büyük yararlar sağlamaktadır. Fındık kabuğu ülkemizde özellikle fındık üretilen bölgelerde çok değerli ve yüksek kalorili bir yakacak olarak kullanılmaktadır.

Ayrıca fındık odunundan sepet , baston, sandalye, çit ve el aletleri yapımında faydalanılır. Bazı türleri park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. Fındık yaprağı ile meyve zurufleri de, gübre olarak kullanılmaktadır. Üretim fazlası fındıklar yağlık olarak değerlendirilmektedir. Fındık ham yağı rafine edilerek yemeklik yağ olarak, fındık küspesi ise yem sanayiinde katkı maddesi olarak kullanılmaktadır.

SANAYİ VE TİCARET

Halen ülkemizde yıllık 1.800.000 ton iç kapasiteli 180 kırma fabrikası ile yıllık 350.000 ton iç kapasiteli 40 işleme tesisi bulunmaktadır. 1970'li yıllarda fındık ihracatımızın % 90'ı kabuklu ve natürel iç olarak gerçekleşirken, fındık işleme sanayisindeki olumlu ve hızlı gelişmeler sonucunda işlenmiş fındık ihracatının toplam ihracatımızdaki payı 2000 yılında %30'un üzerine çıkmıştır.

Üretimin her aşamasındaki etkili ve özenli kalite kontrol sistemleri sayesinde alıcı firma isteklerinin tam anlamıyla yerine getirilmesine paralel olarak özellikle işlenmiş iç fındık ihracatı her yıl artış göstermektedir. Ülkemizde hazırlanan işlenmiş fındıklar, natürel fındık almak suretiyle birçok ithalatçı-sanayicinin kendi tesislerinde hazırladıkları işlenmiş fındıklardan çok daha kalitelidir. Günümüzde gerek resmi,gerekse özel sektöre ait işlenmiş iç fındık üretiminde kalite güvence departmanlarınca HACCP kapsamında en asgari düzeyde yapılan analizler ilişikte bulunmaktadır.

AMBALAJ

Ülkemiz fındık ihracatı alıcı isteğine bağlı olarak aşağıda belirtilen ambalajlarda gerçekleştirilmektedir.

Natürel İç :

- Genel olarak 25, 50 veya 80 kg’lık jüt çuvallarda,
- 500, 800 veya 1000 kg'lık lamineli bigbag'lerde
- 10, 12.5, 20 veya 25 kg’lık karton kutularda (vakumlu torbalarda, vakumsuz polietilen torbalarda, doğrudan karton kutularda)
- 25 veya 40 kg’lık kağıt torbalarda
-Doğrudan tüketiyice yönelik 25gr, 40gr, 80gr, 100gr, 200 gr, 500 gr ve 1kg’lık vakumlu veya vakumsuz ambalajlarda

Beyazlatılmış, Kavrulmuş, Kıyılmış, Un :

- 25 veya 50 kg’lık polietilen torbalı jüt çuvallarda
- 10, 12.5, 20, 25 kg’lık karton kutularda (vakumlu torbalarda, vakumsuz polietilen torbalarda)
- 500, 800 veya 1000 kg’lık lamineli bigbag'lerde
- Alüminyum vakum torbalarda
- Doğrudan tüketiyice yönelik 25gr, 40gr, 80gr, 100gr, 200 gr, 500 gr ve 1kg’lık vakumlu veya vakumsuz ambalajlarda

Dilinmiş:

- 10, 12.5, 20 veya 25 kg’lık polietilen torbalı vakumsuz karton kutularda

Füre:

- Gıdada kullanılan 30, 60, 120, 200 veya 220 kg’lık plastik varillerde
- 30, 60, 200 kg’lık laklı metal varillerde
- Doğrudan 20 veya 22 tonluk tankere dolum yapılmak suretiyle.


TÜRK FINDIK ÇEŞİTLERİ

Türk fındığı kalite açısından Giresun ve Levant olmak üzere ikiye ayrılır.

Giresun Kalite: Giresun ilinin tamamında yetiştirilen tombul fındıklar ile az çok Giresun kalitesi özelliği taşıyan Trabzon ilinin Beşikdüzü, Vakfıkebir, Çarşıbaşı ve Akçaabat ilçelerinde yetiştirilen tombul fındıklardır. Dünyanın en üstün özellikli fındıklarıdır. Dünyadaki fındık çeşitleri içinde en yüksek oranda zar atan fındıktır.

Levant Kalite: Giresun kalite fındığın üretim bölgesi dışında kalan bölgelerde üretilen tüm fındıklara verilen ortak isimdir. Yetiştirildiği yere göre Levant Akçakoca, Levant Ordu, Levant Trabzon ve Levant Samsun olarak isimlendirilen bu fındıklar Giresun kalite fındıklardan daha az yağ oranı içermesine rağmen diğer ülkelerde yetiştirilen fındıklardan genellikle daha yüksek yağ oranına sahip olup, tat bakımından da üstün niteliktedirler.

- Kabuklu Fındık
- İç Fındıklar
- İşlenmiş Fındıklar

KABUKLU FINDIKLAR

Yuvarlak Fındıklar ( Tombul Fındıklar ) : Uzunluk,genişlik ve kalınlıkları hemen hemen aynı olan küresel biçimli fındıklardır. Genellikle orta irilikte yüksek kaliteli çeşitlerdir.
İç verimleri (randıman), yağ ve protein oranları yüksektir. Kolay zar atan ve beyazlatılabilen çeşitlerin tümü bu gruptandır. Yuvarlak şekilleri nedeniyle kırmaya elverişlidirler.
Bu gruba giren Giresun Tombul Fındığı, dünyanın en üstün nitelikli çeşididir. Ayrıca Palaz, Mincane, Foşa, Kan, Çakıldak, Kara bu gruba girmektedir.

Sivri Fındıklar : Uzunlukları genişlik ve kalınlıklarından biraz daha fazla olan çeşitlerdir. Bu cins fındıklar kırılma esnasında daha fazla zayiat verir. Bu nedenle daha çok kabuklu olarak pazarlanırlar. Sivri ve İncekara gibi çeşitleri vardır.

Badem Fındıklar: Uzunlukları kalınlık ve genişliklerinden oldukça fazla olan çeşitlerdir. Genellikle iri ve gösterişlidirler, fakat düşük kaliteli çeşitlerdir. Kırmaya ve işlemeye elverişli değillerdir. Kabuklu olarak, daha çok kurutulmadan, çerez olarak tüketilirler. Yuvarlak Badem ve Yassı Badem olarak iki çeşidi vardır.

İÇ FINDIKLAR

İÇ FINDIK (STANDART - 1)
Tanımı : Kabuklu fındıkların sert meyve kabuğundan çıkarılmış 13-15 mm çapındaki fındıklardır.
Kullanıldığı yerler : İşlenmiş ve ileri derecede işlenmiş fındıkların hammaddesini teşkil eder.

İÇ FINDIK (STANDART - 2)
Tanımı : Kabuklu fındıkların sert meyve kabuğundan çıkarılmış 11-13 mm çapındaki fındıklardır.
Kullanıldığı yerler : İşlenmiş ve ileri derecede işlenmiş fındıkların hammaddesini teşkil eder.

İÇ FINDIK (STANDART - 3)
Tanımı : Kabuklu fındıkların sert meyve kabuğundan çıkarılmış 9-11 mm çapındaki fındıklardır.
Kullanıldığı yerler : İşlenmiş ve ileri derecede işlenmiş fındıkların hammaddesini teşkil eder.

İŞLENMİŞ FINDIKLAR

BEYAZLATILMIŞ İÇ FINDIK

Tanımı:İç fındığın zarının attırılarak beyazlatılması ve kısmen beyazlatılmış tanelerinden ayrılmasıyla hazırlanmış mamuldür.

Kullanıldığı yerler : Çikolata sanayii ve tuzlu fındık imalatında kullanılmaktadır.

KAVRULMUŞ İÇ FINDIK
Tanımı: İç fındığın kavrulmasıyla hazırlanmış mamuldür. Arzu edilen kavurma dereceleri ile isteğe bağlı olarak hafif, orta veya çok kavrulmuş şekilde, yine isteğe bağlı olarak tamamen zarsız veya kısmen zarlı hazırlanabilir.
Kullanıldığı Yerler: Çikolata sanayiinde ve kuruyemiş olarak tüketilir.

KIYILMIŞ İÇ FINDIK
Tanımı : Naturel veya kavrulmuş iç fındığın tekniğine uygun olarak milimetrik boylarda (2-4 mm, 3-5 mm vs) parçalar halinde kesilmesi suretiyle hazırlanmış mamuldür.
Kullanıldığı yerler : Dondurma, bisküvi, çikolata, pastacılıkta kullanılır.

DİLİNMİŞ İÇ FINDIK
Tanımı: İç fındığın tekniğine uygun olarak kesilerek yaprak haline getirilmesi suretiyle hazırlanmış mamuldür.
Kullanıldığı Yerler: Pastacılıkta kullanılır.

ÖĞÜTÜLMÜŞ / TOZ FINDIK (FINDIK UNU)
Tanımı : Naturel veya kavrulmuş iç fındığın tekniğine uygun olarak öğütülmesi suretiyle elde edilen mamuldür.
Kullanıldığı yerler : Pastacılık, bisküvi, dondurmacılıkta kullanılır.

FINDIK EZMESİ
Tanımı : İç fındığın kavrulup zarlarından kısmen veya tamamen ayrıldıktan sonra ve kavrulmuş veya kısmen kavrulmuş iç fındığın tiplerine göre gereken teknoloji uygulanılarak içine muhtelif lezzet ve çeşni verici maddelerle gerektiğinde katkı maddelerinden bir veya bir kaçının katılarak küçük parçacıklar halinde ezilmiş veya tamamen ezilmiş ve homojen hale getirilmiş olarak üretilen mamüldür.
Kullanıldığı yerler : Doğrudan tüketildiği gibi çikolata sanayiinde ve pastacılıkta kullanılır.

FINDIK FÜRESİ
Tanımı: Kavrulmuş iç fındığın (hafif, orta veya çok kavrulmuş) tekniğine uygun olarak ezilmesi ile elde edilen fındık ezmesi vb. mamullerin yapımında kullanılan kıvamlı bir yarı mamuldür.
Kullanıldığı yerler : Dondurma ve çikolatacılıkta kullanılır.

YAĞDA KAVRULMUŞ / TUZLANMIŞ BÜTÜN FINDIKLAR
Tanımı : İç fındığın tuza bulanarak kavrulması veya yemeklik yağlarda kızartılması suretiyle hazırlanması ile elde edilen bir mamuldür.
Kullanıldığı yerler : Doğrudan tüketiciye sunulan bir mamuldür.

KAVRULMUŞ KABUKLU FINDIK
Tanımı : Kabuklu fındıkların çıtlatılarak kavrulması ile elde edilen bir mamuldür. Tuza bulanarak da kavrulabilir.
Kullanıldığı Yerler: Doğrudan tüketiciye sunulan bir mamuldür.


FINDIK VE SAĞLIK

Yağ (oleik asit çoğunlukta olmak üzere), protein, karbonhidrat, vitaminler (vitamin E), mineraller, diyabetik lifler, fitosterol (beta-sitosterol) ve anitoksidant fenoliklerin özel bileşimleri nedeniyle insan beslenmesi ve sağlığı açısından fındık, kuruyemiş çeşitleri arasında önemli bir rol oynamaktadır.

Fındığın besleyici ve duyumsal özellikleri, onu gıda ürünleri için benzersiz ve ideal bir malzeme haline getirmektedir. 60,5 % oranında yağ içerdikleri için fındıklar iyi birer enerji kaynaklarıdır.
Birçok araştırmacı,fındık tüketiminin insan beslenmesi üzerine olumlu etkileri olduğunu söylemiştir. Bu etkiler, tekli ve çoklu doymamış yağ asidi (82,8 % oleik ve 8,9 % linoleik) bakımından zengin olan fındık lipitlerinin yağlı asit profiliyle ilgili olabilir.

Araştırmalar göstermiştir ki doymuş yağ oranının düşük ve tekli doymamış yağ oranının (MUFA) yüksek olduğu beslenme çeşitleri kan lipiti düzeyinin kontrolünde etkili olmaktadır; benzer bir sonuç, koroner kalp rahatsızlığı (CHD) riskinde de olumlu bir etken olabilir. Ayrıca (fındık yağında yüksek oranda bulunan) tekli doymamış yağ oranıyla zenginleştirilmiş beslenme çeşitleri CHD vakalarının azlığı, tansiyon düşüklüğü,toplam kolesterol dengesinde düşüklük, lipoprotein yoğunluğunun (LDL) azaltımı veya tersinin çoğaltımı ve kan trigliserin değerinin düşmesi gibi insanlarda benzer, olumlu etkiler oluşturur.

E vitamini açısından bitkisel yağlardan sonra fındık en iyi ikinci kaynaktır. E vitamini çözülebilir bir lipit fenolik antioksidandır. Fenoliklerin antioksidan aktiviteleri, hidrojen atomlarını bağımsız köklere dönüştürme özelliğinden kaynaklanır. Bu bileşimler bağımsız kökler oluşturabileceği için, diyabetik hastalarda, kanser ve atherosclerosis önlemede potansiyelleri olduğuna inanılmaktadır. E vitamininin antioksidan görevi ve koroner kalp rahatsızlığı ve kanserle olan ilişkisinden dolayı, fındık ve fındık ürünlerini de içeren doğal gıda maddelerine tüketici ve sanayi tarafından olan ilgi artmaktadır.

Her gün sadece 25-30 gr fındık yemek, günlük E vitamini ihtiyacının 100%' ünü karşılamaktadır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar göstermiştir ki fındıkta bol miktarda bulunan beta-sitosterol maddesi kolesterolü düşürmek ve kanser (kolon, prostat, göğüs) gibi pek çok hastalığı önlemekte önemli bir rol oynayabilmektedir. Bu husus tümör büyümesini engelleme ve apoptosis uyarımı içinde geçerlidir. Ayrıca, kalsiyum, magnezyum, fosfor ve potasyum başta olmak üzere fındıklar iyi birer mineral kaynağıdır. Tansiyonun dengelenmesinin yanı sıra, sodyum bakımından düşük fakat mineraller bakımından oldukça cömert olan fındığın kemik gelişimi ve sağlığı açısından da önemi büyüktür. Bu minerallerin sağlık açısından olumlu etkileri iyi bilinmektedir.

Fındık ayrıca tüm gerekli amino asitleri ve en gerekli mineralleri de içermektedir. Fındık cystine ve methionine bakımından düşük olan baklagil kökenli gıdalarla birlikte protein kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Daha önce de belirtildiği üzere, doğal antioksidanlar bakımından fındık iyi bir kaynaktır. Bu, fındığın ve fındık mamullerinin nutraceutical potansiyelini işaret etmektedir. Sonuç olarak, fındık, günlük dengeli beslenmede hayati bir besin ve katkı maddesidir ve kalp sağlığı açısından da en faydalı nutraceutical maddedir. Günde bir avuç fındık yemek, sizi yukarıda bahsi geçen birçok hastalıktan koruyabilir.

Fındık Tanıtım Grubu tarafından, Lincoln Üniversitesi (İngiltere), Newfoundland Memorial üniversitesi (Kanada), Alberta Üniversitesi (Kanada), Tokyo Fisheries Üniversitesi (Japonya) ve Florida Üniversitesinde (ABD) yaptırılan araştırmalar sonuçlanmış olup, sözkonusu araştırma sonuçları ilişikteki tabloda yer almaktadır. Diğer taraftan fındığın önemli kalp-damar hastalıklarına yol açan kolesterol ve serum lipitleri üzerine etkisine yönelik çalışmalar Hacettepe Üniversitesi' nde (Türkiye) devam etmektedir.
Giresun Örf ve Adetleri
18:46 | Author: OnlineGiresun

GİRESUN ÖRF VE ADETLERİ

Çeşitli medeniyetlere ait tarihi zenginlik ve kültür unsurları ile dolu olan Giresun ili; tarihi açıdan olduğu kadar, kültür bakımından da ilgi çekicidir. Amozonlardan Bizans'a; Kafkas'lardan Anadolu'ya , Selçuklulardan Osmanlıya kadar Dünya tarihine egemenliğini hissetirmiş medeniyetlerin Seçuklulardan Osmanlıya, izlerini görmek her yerde mümkün deyildir.

Selçuk ve Osmalı döneminde, ve de Cumhuriyet döneminde Giresun, Türk Kültür hayatına önemli katkılarda bulunmuştur. Ancak coğrafyanın dağlık ve oldukça dik meyilli olması ulaşımı güçleştirmiştir.Bu ulaşım yetersizliği kültürel değerlerin ülkenin diğer bölgelerinde yeterince duyulmasını engellemiştir.

Yine aynı coğrafi sebepler, bölgede yerleşimi dağınık ev sistemine zorlamıştır. Tarımla uğraşan toplum, elverişli bulduğu araziyi tarlaya çevirmiş, evini komşusuna göre deyıl, tarlasına göre yerleştirmiştir.

Bütün bu sebeplerden dolayı, ilçeler hatta birbirine yakın köylerde yaşayan insanların şiveleri oldukça büyük farklılıklar göstermiştir. Şehirde yaşayan insanlar, köyleri ile devamlı ilişki içinde bulunduğundan, köylerde yaşatılan geleneklerin çoğu şehirlere de taşınmıştır.

Yöra halkı tarafından yaşatılan örf ve adetlerden bağzıları aşağıda anlatılmaktadır. Bunların çoğu oldukça eski tarihlere dayanır.

Yılbaşı: Her yıl Miladi takvime göre Mart ayının 14'ünde yılbaşı tutulur. O sabah erken kalkılır, denizden veya nehirden su alarak eve gelinir. Bu su evin her tarafına serpilir. O gün uğursuzluk sayılır diye eve misafir kabul edilmez, Ancak denenmiş birisi var ise o eve çağrılır. Gelen kişi sağ ayağı ile içeri girerek martınızı bozdum der ve yeni yıllarını kutlar. O akşam sısrgan pişirili ve içine mavi boncuk atılır. Ayriyeten Kemer ocaklığı olan evlerde ısıtılmış taş üzerinde Taflan yaprağına sarılı ve içinde mavi boncuk sarılı bir ekmek pişirilir. Bu mavi boncuklar kimin ağzına gelirse o sene ekine o kişi başlar. Osene ürün bol olur ise Martı bozan kişi uğurlu gelmiş sayılır.

Bu takvime göre Mart ayının birinden ihtibaren 12'sine kadar hava durumuna bakılarak, gelecek mart ayına kadar havanın nasıl gideceği hakkında fikir yürütülür.

Hidrellez: Mayıs ayının 6'sına gelindiğinde, o gün Hızır ve İlyas Aleyhisselamların biraraya geldiğine ve kış aylarının bitip, özel günlerin geleceğine inanılır. Akşamdan üç-beş genç kız niyet tutarak, bir gül ağacının dibine yüzüklerini gömerler.S Sabahleyin mani okuyarak onları çıkarırlar.

Mayıs Yedisi (Aksu Şenlikleri): Her yıl Mayıs ayının 7'si (miladi 20 Mayıs) kutlanır. sabahleyin erken saatlerde kalkıp, yanlarına yıyecek ve içeceklrini alan halk, Giresun'un doğsunda bulunan Aksu Deresinin deniz ile birleştiği yerde toplanırlar. burası bir panayır yerine dönüşür. İnsanlar, özellikle hastalar, dertliler, çocuğu olmayanlar, dilekleri olanlar Aksu deresinin kıyısına vararak bir dilek dileyip, yedi çift bir tek taşı suya atarlar.

4000 yıllık geçmişin kültür mirası olarak günümüze ulaşan törenler 1997 yılına kadar Mayıs Yedisi adıyla sürdürülürken, bu tarihden ihtibaren Giresun Aksu Kültür ve Sanat Festivali adıyla kutlanmasına karar verilerek, şenliklere anlam kazandırıldı.

Burada yapılan törenler üç anabölümden oluşur. 1. Çocuğu olmayanlar, dilekte bulunarak, üç kez sayacaktan geçerler. 2. Baharın gelmesiyle birlikte kötülüklerden arınmak isteyenler, Aksu Deresinin denize döküldüğü yerde Derdim Belam Denize diyerek, yedi çift, bir tek taş atarlar. 3. Adanın etrafını dolaşma geleneği.işlem sayacaktan geçtikden sora devam edilerek tamamlanır. Ada turu, Hamza Taşının önünden başlar, yine burda biter.

Düğün Törenlari: Düğün törenleri geleneği günümüzde çoğunlukla köylerde sürdürülmektedir. Bu törenler genelde iki gün iki gece devem etmektedir. Düğün törenleri kız evi ve oğlan evi olmak üzere iki yerde kutlanır. Oğlan evinde çoğunlukla erkekler, kız evinde ise kadınlar eylenirler.

Çarşamba günü gecesi gelinin eline, maniler okunarak kına yakılır bu geceye kına gecesi denir. kına gecesinde geline hediye takılır, bu hediye töreninde hediye takılanların adları, verdikleri hediyeler abartılarak söylenir. Kına gecesi kız evi oğlan evine konak giderler. Gelen konuklar davul zurna ve Kemençe eşliğinde oğlan evinin yakın bir yerinde karşılanır. O gece yenilip içilip sabaha kadar eğlenilir.

Perşembe günü gelin alma günüdür. Oğlan evi, gelin evinin uzaklığına bağlı olarak öğleden sonra gelin almak için kalabalık bir şekilde kız evine gelinçi giderler. Gelinçi gitmeden önce dağmat ortaya çıkartılarak takı takılır. Gelin kız evinden alınıp gelinir. Gelin eve girerken dağmat gelinin başına para ve fındık atar. Kaynana, gelin eşikten girerken eşiğe bir su testisi koyar, gelin su testisini devirerek içeri girer.

Düğün töreninden sonraki ilk beşinci günü gelinin akrabaları gelerek ceyiz toplarlar, Yedinci gün ise Gelin ve dağmat ile arkadaşları Kızın anne ve babası ile akrabalarını ziyaret ederler ve bu ziyaretde dağmat yumurta yer.

Doğumla İlgili Gelenekler: Kısırlığı gidermek için buğuya, kızgın kiremite, ya da taşa oturtulduğu, koca karı ilaçlarından medet umulduğu görülmaktedir. Gabenin sağ yanı, sol yana göre daha ağırsa erkek, solyan ağır, karın yayvan, yüz lekelenmiş ise kız çocuğu inancı kimi çevrelerde yaygındır. Doğumdan sonra göbek bağı toprağa gömülür.

Giyim Gelenekleri: Geleneksel giysiler daha çok iç kesimlerde ve şehirlere uzak köylerde giyilmektedir. Erkekler aba-zıpka giyerler.Günlük kadın giyimini ise; oyalı yaşmak ya da çember, peştamal, entari-hırka, yün-şal, Keşan ve kara lastikdir. Takı olarak beşibirlik, hasır bilezik takılır.

Beslenme Gelenekleri: Bölgede bakıl, mısır ve karalahana beslenmede çok önemli bir yer tutmaktadır. Fasulye ve bağzı sebzeler kurutularak veye tuzlanarak kışa saklanmaktadır. Yörenin fasülye turçusu meşurdur.

Kiraz, Taflan(Kara yemiş), yağsız peynir tuzlanarak kışa saklanmaktadır. Hamsi salamura yapılarak yaza saklanmaktadır.

Pancar çorbası, mısır dolması, karalahana dolması, pancar diblesi, pancar döşemesi, kiraz tuzlusu, fasülye turçusu, kabak kabuğu kavurması, ısırgan yağlaşı, Diken ucu kavyrması, mısır ekmeği yöreye özgün yemeklerin başında gelmektedir.

Halk Oyunları: Giresun ilinde iklim şartlarına ve coğrafik yapıya bağlı olarak yöreye has halk oyunları ve buna bağlı figürler gelişmiştir. Oyunlar genellikle hareket ve çeviklik içermekle beraber kadın ve erkeğin beraber oynadıkları bölümde, erkeğin kadına saygısından dolayıdır ki, erkek figürleri kadın figürleri ile aynı esnaklik ve yumşaklığa düşmektedir. Fakat oyunlar kazaların bulunduğu yörenin karakteristik özelliğini de içine alarak farklı şekillerde icra edilmektedir. kostümlerini bile etkilemektedir.

Oyunlar kendi içersinde oyun oyun ayrılmakta ve oyun kendine özgü bir isimle anılmaktadır. Horon, dik horon, sallama, karşılama, çandır, metelik, biçak oyunu, tamzara, çiftetelli gibi isimler almişlardır

Adak Yerleri: Giresun adak, inanç ve pratikleri halk arasında yoğun olarak yaşatılmaktadır. Yapılan incelemeler her kesimden insanın bu mevzuda duyarlı olduğunu ortaya koymuştur. Bu adak yerlerinden bağzıları:

İkiz Taşlar: Tirebolu ilçesinde sahile çok yakın bir mesafede denizin ortasında bulunan iki büyük kaya parçasıdır. 20 Mayıs Bahar Şenlikleri esnasında çevresi kayıklarla dönülerek dilekler dilenmektedir.

Karagöl: Giresun-Ordu-Sivas illerinin birlrşme noktasında bulunan 3107 m. zirveli Karagöl dağında bulunan kreter gölüdür. Gölde yüzünü aksini görenler cennetlik kabul edilir.

Kulakkaya yaylası düzlüğü: Buyaylada bulunan bir düzlükte yetişen yosun, kum ve ağaç köklerinin çeşitli hastalıklara şifa olduklarına inanılır.

Sevda Yolu: Giresun kalesinde bulunmaktadır.

Yokuşbaşı: Tirebolu ilçesinde, İstiklal Mahallesinde bulunmaktadır.

Şeyh Yakup Hanife Türbesi: Giresun-Dereli yolu 10. kilomertesinde bulunmaktadır.

Seyit Şeyh İdris ve Şeyh Pir Aziz Türbeleri: Piraziz ilçesine bağlı Gökçeali ve Nefsi Piraziz köylerinde bulunmaktadır.

Tepeköy: Görele ilçesine bağlı Tepeköy'de bulunmaktadır.

Pamuk Dede: Çavuşlu beldesi, Beyli Mahallesinde bulunmaktadır.

Seyyid Vakkas Türbesi: Şehir merkezinde Cumhuriyet ilköğretim Okulunun karşısındadır.

Şeyh Aziz Hüseyin Baba Türbesi: Keşap ilçesi, Yolağzı Köyü Cingiren Mahallesindedir.

Gülbahar Hatun Tekkesi: Yağlıdere ilçesi, Tekke Köyde bulunmaktadır.

Hacı Mustafa Hz. Türbesi: Dereli ilçesi, Kızıltaş Köyünde bulunmaktadır.

Akkaya Köyü Camii: Dereli ilçasi, Akkaya Köyünde bulunmaktadır.

Hasan Şeyh Türbesi: Şebinkarahisar ilçesi, Hasan Şeyh Köyünde bulunmaktadır.

Seyyid Mahmud Çağırgan Veli Türbesi: Alucra ilçesi, Boyluca Köyünde bulunmaktadır.

Şeyh Keramettin Türbesi: Merkez Boztekke Köyünde bulunmaktadır.

Giresun Yaylaları
18:44 | Author: OnlineGiresun

GİRESUN'DA YAYLACILIK

Giresun ilinin güneyinde yer alan dağlar kıyıya doğru alçalarak belirli kesimlerde düzlükler oluştururlar. 1750-2200 m yükseklikteki bu düzlüklerde pek çok yayla vardır.

Bu yaylalara bölge halkı eskiden hayvan otlatmak ve sahildeki yaz sıcaklarından kaçıp serin ve temiz dağ havası almak için çıkmakta iken, günümüzde daha çok temiz dağ havası almak ve dinlenmek için çıkmaktadırlar. Yaylaya çıkışlar çoğu zaman günübirlik olmaktadır.

Önceden yaylaya yürüyerek gidilirken; ulaşımın saglanması ile otobobiller ile gidilmekte. Bu yaylaların bir çoğunda yılın belirli haftalarında şenlikler düzenlenmektedir. Yaylaların çoğunda Haziran Temmuz aylarında kar görmak ve bir ağaını kara diyer ağaını ise çiçekler ile süslenmiş yeşil çimlere basmak ve uçsuz buçaksız güzel bir manzara seyretmek mümkündür.

Bu yaylaların çoğunda düzenlenen şenlikler, eskiden bu yaylalara yapılan OTÇU göçlerinden doğmuştur. Otçu göçü, Yaylalara Mayıs ayı içersinde normal göç yapılır. Mısırların bir -iki karış byüdüğü zaman aralarında biten yabani otlar çapalanır. Bu çapalama işine ot kazımı denir, bu işlemden bir hafta sonra ikinci ot kazımı yapılır. Ot kazma işleminden sonra cenikliler dinlenmek için topluluklar halinde yaylaya giderler. Buzamanda yaylaya giden topluluklara OTÇU GÖÇÜ denir. Bu göç esnasında insanlar yol boyunca yiyip içip eylenirler, çeşitli konaklama bölgelerinde konaklayarak bir iki gün içinde yaylalara çıkmakta ve Yaylada kaldıkları 10-15 günlük zaman içinde çeşitli kır pazarlarında piknik yapıp eylenmekte idiler.

Zamanla yaylalara araba yolu yapılması ile bu pazar yerlerinde şenlikler ve festivaller düzenlenmeye başlandı. Bu yaylayardan bağzıları:

Kümbet Yaylası: Giresun il merkezine 60 km. mesafene bulunmakta olup, turizm merkezi durumundadır. Bu yayla Giresun ilinin en gözde yaylası olup, Giresun - Dereli ve Şebinkarahisar yolu üzerinden iki şekilde ulaşmak mümkündür. Birinci yoldan gidilince 41 km. asfalt 19 km ise stabilize yol ile ulaşılır. Şebinkarahisar yolundan devam edilerek İkisu, Uzundere üzerinden gidilir ise 80 km asfalt, 12 km stabilize yol ile ulaşılır.

Bu yaylanın 2 km. kuzey batısındaki Aymaç Mevkinde, Her sene Temmuz ayının 2. pazar günü Kümbet şenlikleri kutlanmakta dır.Aymaç Mevki doğal güzellikler yönünden zengin, çevre manzarasına hakim bir tepedir.

Bektaş Yaylası: Giresun Merkezden Evrenköy, Erimez, Yavuzkemal üzerinden gidildiğinde yaklaşık 56 km. uzaklıkta bulunan Bektaş Turizm merkezi çevresindeki Kulakkaya Yaylası, Melikli Obası Yaylası, Kurttepe mevkii ve Alçakbel Orman İçi Piknik Alanı ile birlikte bir bütün teşkil eder.

Bektaş Yaylasında elektrik, su, telefon gibi altyapı mevcuttur. Yaz aylarında oldukça kalabalıklaşan yaylada 80 yatak kapasiteli ve 2 yıldızlı bir otel bulunmaktadır. Ayrıca Kurtepe mevkiinde günübirlik kullanım tesisleri, manzara seyir terasları bulunmaktadır.

Kulakkaya Akçabel mevkinde bulunan Orman İçi Eğitim Tesisleri ve bitişiğindeki Orman içi Piknik Alanı günübirlik kullanışlara hizmet verirler. Burada organize bir piknik sahası, çocuk parkı, restoran ve 3 adet dağ evi bulunmaktadır.

Kulakkaya Yaylası: Giresun'a yaklaşık 45 km. mesafede bulunan yayla, 1500 rakımında ve ilginç doğa güzelliklerine sahiptir. Giresun şehir merkezinden itibaren Kayadibi'ne kadar 7 km. asfalt olup, devamı 36 km stabilizedir. Yol üzerinde bulunan Destup Kayası ve suyu; doğal güzelliklere sahip Erimez Mevkii, Gelin Kayası ayrı birer ilgi odağıdır.

Giresun'un eskiden beri çok bilinen ve gidilen bir yaylası olup, Çevre yaylalara nispeten düşük rakımlı oluşu, daha uzun mevsimli ve ulaşımının kolay olması nedenleri günübirlik yaylaya çıkanların daha çok tercih etdikleri bir yayla olmuştur.

Sis Dağı Yaylası: Trabzon ile Giresun il sınırında bulunan Aladağ'ın en yüksek tepesi Alimeydan (sis) dağı (2182 m.) üzerinde geniş bir alana yayılmış kücük yaylalar topluluğundan oluşmaktadır. Görele ilçesinden 40 km. mesafede bulunmaktadır. bu dağ Ordu ilmerkezinden de görülmektedir. Sahile kuş bakışı en yakın yayla konumundadır.

Su ve elektriğin mevcut olduğu yaylada, Her yıl Temmuz ayının üçüncü Cumartesi günü Sis Dağı Şenlikleri kutlanmaktadır. Bu dağ C statüsünde Milli Park olarak korunmaya alınmıştır.

Anastos Yaylası:Alucra ilçesinin güneydoğusunda yaklaşık 10 km. uzaklıkta bulunan yaylaya Kamışlı Köyü üzerinden ulaşılmaktadır. Elektrik ve suyu bulunan yaylada, yapraklı ve iğneli ağaçlardan oluşan karma bitki örtüsü güzel bir manzaraya sahiptir.

Tamdere Yaylası: Dereli sınırları içersinde bulunan yaylaya Giresundan 70 km.'lik asfalt yol ile ulaşılmaktadır. Şebinkarahisardan ise 27 km.'lik bir yol ile ulaşılmaktadır. Suyu ve elektriği olan yayla Giresun-Şebinkarahisar yolu üzerinde kurulmuştur.

Karagöl Yaylası: Dereli ilçesinin güneybatısında;Giresun-Ordu-Sivas illerinin birleşme noktasına yakın bir konumdaki 3107 m. zirveli Karagöl Dağında bulunan ; Karagöl krater gölü çeresinde kurulmuştur.

Kazıkbali Yaylası: Daha çok bir kır pazarı olup, Her çarşamba pazarı kurulmaktadır. Yayla Gümüşhana'nin Kürtün ilçesi sınırları içinde olmasına rağmen, Genelde Giresun'un Titebolu, Espiye , Görele, Eynesil, Güce, Doğankent ilçelerinden insanlar, Kazıkbeli çevresindeki yaylalara çıkmaktadır.

Pazar yeri tam dağın zirvesinde olup, Temmuz ayında kar görmek mümkündür. Kazıkbeli pazarına daha çok günü bilik eylenmeye gelenler katılmaktadır.

Kazikbeli Yaylasına birkaç türlü ulaşım mümkündür. Birinçi ulaşım Tirebolu-Doğankent-Kürtün Üzerinden, İkinci ulaşım Sahilden Güce üzerinden, Üçüncü ulaşın ise Alucra ilçesinden.

Diğer Yaylalar: Giresun ili ve ilçelerinde yaylacılık çok gelişmiş olduğundan, Yukarda belirtilen yaylalardışında çok sayıda yayla bulunmaktadır. Bu yaylalarda genellikle hayvancılık yapılmakta olup Haziran-Temmuz aylarında dinlenmek amacıyla da kullanılmaktadır.

Bu yaylalardan en çok bilinenleri; Bulancak ilçesinde Paşakonağı ve Sanalan, Derli ilçesinde Çağman ve Isırganlı yaylaları, Alucra ilçesinde Çakrak, Güllüce, Tohunluk, Seydişıh, Aydın, Çamlı, Akyatak, Ağlıkkıran, Yaylaları, Tirebolu ilçesinde, Kavraz, Ağaçbaşı Yaylaları, Espiye ilçesinde, Çalal, Günlük, Karadoğa, Karaovacık Yaylaları, Eynesil ilçesinde, Panayır, Kanatdüzü yaylaları, Şebinkarahisar ilçesinde Kınık, Eğribel, Başyayla ve Tutak Yaylalarıdır.

Giresun Turizm
18:42 | Author: OnlineGiresun

GİRESUN TURİZM

Giresun ili, sahip olduğu doğal ve tarihi değerler açısından turizme oldukça elverişlidir. Bölge de turizm sezonu, ülkenin diğer turizm yörelerinde olduğu kadar uzun süreli deyildir. Buna rağmen son yıllarda turizm hareketlerinde önemli bir gelişme kaydedilmiş, turizm sektörü daha çok tarih ve doğa tuırizmine doğru kaydırılmıştır.

Doğa turizmi açısından bölgede bulunan yaylalar önemli bir kaynaktır. Buyaylalardan Dereli/kümbet yaylası 20 Mayıs 1991 tarih ve 20876 sayılı, Dereli/Yavuzkemal-Kulakkaya yaylası 20 Eylül 1991 tarih ve 20997 sayılı ve Bulancak/Bektaş yaylası 5 Mart 1990 tarih ve 20452 sayılı Resmi Gazetelerde Bakanlar Kurulu Kararları yayınlanarak Turizm Merkezi olarak ilan edilmişlerdir.

İl merkezinde ve ilçelerde bulunan tarihi eserler yeterli zenginlikte bulunmasına rağmen, gerekli tanıtım ile belirli bir ilgi oluşturma şansına sahiptir.

Gezilip görülebilecek tarihi yer ve eserler:

Giresun Adası: Kıyıdan bir mil açıkta bulunan ada, Karadeniz'in tek adasıdır. 40.000 metrekare olup, halen duvar kalıntıları bulunmaktadır. Halkın gezinti yerlerinden olup, yaz aylarında mavi turlar düzenlenmektedir.

Giresun Kalesi: Kenti ikiye bölen yarım adanın üstüne kurulmuş olup, 500 metrelik bir yol ile ulaşılabilmaktedir. Kalenin M.Ö.2. yüzyılda Pontus Kralı 1.Farnakes tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Kalenin çeşitli yerlerinde, oyulmuş taş mağralar ve tapınak örnekleri bulunmaktadır. Gazi (Topal) Osman Ağanın mezarı da kalede bulunmaktadır.

Kiliseler: Kentte iki kilise bulunmaktadır. Her ikisi de 18.yy'dan kalmadır. Sokakbaşı Gogora Mevkiinde bulunan müze olarak kullanılmakta olup, Çınarlar mahallesinde bulunan ise çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Seyyid Vakkas Türbesi: Kapu Mahallesi'nde bulunan 19.yy'dan kalma bir türbedir. Fatih Sultan Mehmet zamanında ve Giresun'un alınması sırasında şehit düşen Uç Beyi Seyyid Vakkas'a aittir.

Meryemana: Askerlik Şubesi arkasında eski Lonca yolu üstünde bulunmaktadır. Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllardan kalma bir kaya tapınağıdır. Panaia ve Surp Sarkis adlarıyla da bilinen ve üç katlı olduğu söylenen tapınak, geçmişte şifahane olarak kullanılmıştır.

Hacı Hüseyin Cami: 1594 yılında Çobanoğlu Hacı Hüseyin tarafından yatırılmıştır. 1861'de Dizdarzade Murat Bey kızı Ayşe Emetullah hayratı olarak yenilenmiştir.

Hacı Miktad Camisi: 1661 tarihli yazıtında yapının Hacı Miktad Ağa'nın vakfı; 1841 tarihli yazıtında Hacı Çalık Kapudan'ın hayratı olduğu anlaşılmaktadır. 1889 tarihli yazıt ise yapıyı Hacı İsmail Efendi'nin yeniden inşa ettirdiğini belirtmektedir.

Kale Camisi:Hükümet Konağı yakınında bulunmakta olup, iki adet yazıtı vardır. 1830 tarihli yazıtında Dizdarzade Emetullah Hanım'ın yaptırdığı yazılmaktadır. 1911-1912 tarihli yazıtında ise, Sarı Mahmutzade El-Hac Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa edildiği belirtilmektedir.

Çekek Camisi: Giriş kapısı üzerinde bulunan kitabeye göre, 1884 tarihinde Sarı Alemderzade yaptırmıştır.

Soğuksu Camisi: Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre, Müslüm adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır. 1986 yılında ise; Giresun Kaymakamı Mahmut Rüştü tarafından genişletilerek yenilenmiştir.

Şeyh Keramettin Camisi: Şeyh Karemettin adında bir kişi tarafından yaptırılmıştır.

Kufa Kuyusu: Bizans döneminden kaldığı sanılmakta olup, kalenin eteğinde ve yeni açılan yolun kenerındadır. Kuyu, 2 m uzunluğunda ve 80 cm genişliğinde ağıza ve 7-8 metrede derinliğe sahiptir.

Ticaret Lisesi Binası Ve Kapısı: 1904-1906 yıllarında yapılmış, Dor-Korint-İyon tarzı bir yapıdır.

Millet Bahçesi Kapısı:Hükümet Konağı önüne rastlayan ve Millet Bahçesi olarak anılan parkın kemer kapısı olup, Kitabelerden anlaşıldığına göre, Kaymakam Ziya ve Belediye Raisi Kaptan Yorgi Paşa tarafından yaptırılmıştır.

İlde faaliyette bulunan toplam 8 adet belgeli tesiste 410 yatak kapasitesi mevcuttur.